TOG için

ToG'lu bir arkadaşım hazırlayacakları fanzin için bi sayfalık bir şey yazmamı istedi, onlara gönderdiğim yazının bi kopyasını da buraya koyayım istedim:


23 yaşındayım, kimseyi lise öğrencisi olmadığıma inandıramasam da öyle… Henüz sık sakallarım olmadığı, sivilcelerim olduğu ve sesim ergenliğe dair bir çatlaklık taşıdığı için yüksek lisans öğrenci olduğuma inanmıyorlar. Aslında haklılar, ergenliğe yeni(den) girdim, üç buçuk ay önce ilk testesteron iğnemi vurulduğumda…



Küçük yaşlardan beri cinsel kimliğimle ilgili bir karışıklık vardı, kendiliğimden takip ettiğim cinsiyet rollerinin beden cinsiyetime uygun olmadığına dair uyarılar alıp duruyordum: “kızlar öyle oturmaz”, “kızların saçı azcık uzun olur, saçını uzat”, “oğlan çocuğu sanki, çılgın gibi bisiklet sürüyor” ve daha niceleri… “Erkek Fatma” ilan edildiğimde ilkokul bile değildim ve erinliğe kadar “ben de böyle bir kızım, ne olmuş?!”la “aslında kız değilim, biliyorum” arasında gidip geldiğimi hatırlıyorum. Biyolojik değişimlerle birlikte terazinin ikinci kefesinin ağırlaşmaya başladığını, ergenlik anlamında atılan her ileri adımda kaosun daha derinlerine çekildiğimi hissettiğimi biliyorum… Olmaması gereken bir şeyler oluyordu, hissettiğim buydu… Tüm teneffüsten vazgeçmek pahasına soyunma odasında herkesten sonra giyindiğimi, okulda tuvalete gitmemeye çalıştığımı; ama “öteki” olmamak için, yalan olduğunu bilerek, bende görmek istediklerini insanlara göstermeye çalışırken ne kadar zorlandığımı çok net hatırlıyorum. Herkesin dünyayı kadın ve erkek olarak ikiye böldüğü bir dünyada bedeninizle ruhunuzun iki ayrı yarım küreye denk düştüğünü hayal edin… Üstelik kendi doğrularınızın olamayacağı kadar gençsiniz ve geçerli doğrular çok sistematik: dişi => kadın => kadınsı => erkeklerle ilgilenir ve siz buna uymuyorsunuz, ne yaparsınız? Tek seçeneğim onların inandığına inanmaktı, bunun kontrol altına alınabilecek bir lüks olduğuna, istenenleri yaparsam artık bu konu yüzünden incinmeyeceğime… Bunu denerken mi yoksa bunu yapmayı reddettiğimde mi daha çok incindim emin değilim. Normlara uymayı denediğim süre yıl bakımından daha fazla olmasına rağmen, kendimi en sonunda kabul edebildiğimde ve erkek kimliğimle yaşamaya başladığımda aldığım tepkiler belki de daha sarsıcıydı. Cinsiyet geçişi için üniversite hastanesine başvurmaya karar verdiğimde başta ailem olmak üzere çevremdekilerden ricam, benden bahsederken “kız”lığa ve “kadın”lığa dair sözleri kullanmamalarıydı. O an insanlar üç grupta kümelendiler: (1) kararıma saygı duymaya istekli olanlar, (2) umursamayanlar, (3) dirençliler. Cinsel kimlik gibi tüm hayatı düzenleyen bir şeyle ilgili, üstelik tüm düzeni karşınıza alarak yaptığınız açıklamanın umursanmaması sanırım demotive etmenin en kestirme yoludur. Yine de en kırıcı olan kabul etmekte direnenlere karşı verdiğim savaştı, diğer yandan bu kısım cinsiyet kalıplarıyla ilgili en çok bilgi sağlayan alan da oldu ve bana çok gülünç hikâyeler bahşetti. Her fırsatta anlattığım annemle başımdan geçen olay gibi… Baş başa yaptığımız bir konuşmada birden, isyan eder gibi, “sen erkek olamazsın ki!” dedi; biyolojik prosedürü kastettiğini sanarak olabildiğini anlatmaya çalıştım, “hayır, o değil dediğim” dedi, “nedir?” dedim; “bencil değilsin, vurdumduymaz değilsin…” diye başladığı cümleyle beni gülümsetti; “hiç mi bencil, vurdumduymaz olmayan erkek yok anne?” dedim, “yok” dedi, “ o zaman ben de böyle bir erkek olacağım, bir tane olacak” dedim  Daha sonra iyi yemek yapmamı, biyolojik bir gösterge olmamasını ve daha nicelerini sanki erkek ya da kadın olmanın kaynağı veya göstergesi bunlar olabilirmiş gibi, kimliğimi kabullenmemek için bahane etti… Hepsi böyle sevimli hikayeler değil, birçok kişiyi marjinal olmayı sevdiğim için, trend olduğu için değil gerçekten cinsel kimliğim bu olduğu için bu şekilde yaşadığıma inandırmak zorunda kaldım; kimi aktivist olduğumu öğrenene kadar bana inanmadı, kimi hormon kullanmaya başlayana dek, sanırım bazıları da ameliyatlara kadar direnecek... Hala, ailem dâhil birçok kişi, beni ifade etmediğini düşündüğüm için kullanmaktan vazgeçtiğim eski adımın yerine kendi seçtiğim yenisini kullanmak konusunda çekingen…


Yine de sanırım en zoru kadın ve erkek şeklinde bölümlenmiş dünyada hiçbir yere ait olamadığım o geçiş dönemiydi… Erkekler ve kadınlar tuvaletinde aynı cümleyle karşılaşmak: “pardon, yanlış girdiniz galiba”. Birçok kez nüfus cüzdanımı göstermeme rağmen erkek veya tam tersi erkek olduğumu söylememe rağmen kadın gibi davranılmak beni çok yordu.


Sadece hitapların değil, insanlara yol verme şekillerinin bile cinsiyetlere göre değiştiğini gördüğüm bu dünyada, cinsiyet geçişi sürecimi tamamlayıp “öteki” olmaktan kurtulsam da (erkekten kadına transseksüellerin aksine kadından erkeğe transseksüeller geçiş sürecini tamamladıklarında biyolojik bir erkekten ayırt edilemezler ve “öteki” addedilmekten büyük ölçüde kurtulurlar) huzur bulamam.... Sadece dezavantajlı konumdaki sosyal statü gruplarının sorunlarının ortadan kaldırılması veya cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet ve cinsiyet, kuşak tahakkümü, etnik kimlik ve ırk, bedensel engellerin toplum hayatına katılmayı engellemesi gibi alanlarda daha fazla özgürlüğe veya imkâna sahip olmak değil; tüm bu ilişkiler bakımından üstünlük/ zayıflık varsayımlarının toplumsal bilinçten silindiği bir dünyada yaşamak istiyorum. Tüm kimliklerimizden önce, insan olarak, aynı haklardan yararlanmanın hepimiz için mümkün olduğu bir dünya…

2 yorum:

  1. direnç gösterenler bazen daha da ileri götüryor ve ameliyat olsan bile kabul etmek istemiyorlar. inanıp inanmamak onlara kalmış!

    bir de son paragrafta yazdıklarını ben de istiyorum ama çok uzun sürecek bir değişime girmem gerektiğini hisediyorum. :)

    YanıtlaSil
  2. elbette önce kendi zihinlerimizdeki bu varsayımları kaldırmamız, yani kendimizi değiştimemiz gerekiyori sanırım senin de dediğin bu:)

    YanıtlaSil

lütfen başlıkla ilgili yorum yazın, bana ulaşmak için transsicko@hotmail.com adresini kullanabilirsiniz