Sexual Orientation

"Zihin açıcı" olaylar ve insanlar var. Bir tanımı bilmek, onu duymaya açık olmak malesef ki onu tanımı ve o nominasyonu benimseyen insanı anlamak anlamına gelmiyor(muş). Ben artık bir şeyleri yerlerine koydum sanırken, bu blogu açıp bunu başkalarına aktarmaya girişmişken, anladığımı varsaydığım bir şeyle ilgili yanlışa düştüğümü yine bir "zihin açıcı" sayesinde fark ettim. Feminen bir gay, şeker, her şeyle uğraşıyo... Ne hoş! Öğreniyorum ki o da beni beğeniyormuş!
HoOOop! İlk norm dışı ilişkiye başlarkenki gibi bir hesaplaşmaya giriyorsun... Aynı sorular! Birebir! Acaba o şekilde mi etkileniyorum? Biseksüel miyim yani? Yoksa gay miyim?!! (Niyeyse eşcinsellik biseksüelliğe göre çok daha kötü varsayılır hep) Peki olsa nasıl olcak? Ne kadar ileri gidebilirim? Ne istemem? "Iyy" dediğim bi şey var mı? (Varsa) HIII! O zaman bence belki kafam karışmış olabilir mi? gibi abartıp benzer milyon küsürünü ekleyebileceğim anlamsız sorular...
Bi kere arzu arzudur arkadaşım! Iyy dediğin bi şey varsa o sadece senin ondan hoşlanmadığın anlamına gelir o insanla başka herhangi şekilde birlikte olabileceğini düşünüyorsan, tamamdır. Örneğin bir trans erkek, bir gayle aktif olmak kaydıyla birlikte olabileceğini söylüyorsa bu da onu biseksüel yapar, penetre eden olmak ilişkiye girdiğin kişinin cinsiyetini ve tabii cinsel ilişkinin eşcinsellik boyutunu hiiiç bağlamaz:D Ayrıca herkes kimden ne şekilde etkilendiğini bilir, gereksiz sorgularla bünyeyi yormamak gerekir... Gay miyim, biseksüel miyim sorularının azaplaşması tamamen toplumsal baskıdan ve yeniden kendini sorgulamaya kapalılıktan kaynak alır, bununla da bünyeyi yormamak gerekir. Arzu da kendi yolunu bulur, cinselliği tabulaştırmayan konuşan insanlar da "nasıl olacak?" sorusunun cevabını arzuladığıyla birlikte bulabilir...
Kafası karışan sorsun, ben kendi adıma çözdüğümü düşünüyorum. Tabii, yeniden yeniden yeniden sorgulamaya açık şekilde:)

"Olmaz" olmaz

Her şey insan için derler ya... Öyle cidden. Kimse, hiçbir şey için yapmam demesin bu yüzden bence, öyle bir an gelir... Utandığımız şeyleri, yapmam dediklerimizi yapabiliriz... Her şey kaygan, flu...
Bu zeminsizlik beni çok etkiliyor... Kind of drug...

Aileye açılma veya evdeki hesap çarşıya uymaz

Kendime -sonunda- açıldıktan birkaç ay sonra kimliğimi değiştirme sürecime başlamak üzere bir üniversite hastanesine başvurmaya karar verdim. İstanbul'daki üniversite hastaneleriyle yaşadığım olumsuz deneyimler ve transseksüeliteyle ilgili İstanbul'daki en iyi bölüm kabul edilen Çapa Psikiyatri'yle ilgili edindiğim bilgiler, İstanbul'da sağlık sisteminin berbat olduğu yönündeki görüşümü perçinleyince süreci Ankara'da başlatmaya karar verdim. Ailem orda yaşadığı için, şimdiye kadarki sağlık sorunlarımda Ankara'da takip edildiğim için bunun kolay da olduğunu düşündüm...



Kendimi (çatı kavram olarak) "trans" tanımladıktan sonra bunu aileme açsam nasıl kıyametler kopar acaba, diye düşünmüş, alacağım tepkiden de -açıkca itiraf edeyim- çok fena tırsmıştım (sonuçta bu değirmenin suyu ordan geliyo!)... Bu bölümleri detaylı anlatmayacağım. Cinsiyet Geçişi Süreci'ni başlatmaya karar verdiğimde bunu aileme açmak konusundaki çekincelerim tamamen kayboldu; çünkü çok sıkı fıkı bir ilişkimiz olmasa da ben onların bir çocuğuydum bunu bilmeyi hak ediyorlardı ve bu yola çıkarken yalnız olup olmayacağımı bilmeye ihtiyaç duyuyordum; çünkü en basitinden çok önemli nekahat dönemleri söz konusuydu ve hastalığımda düşünülünce... Bütün hastalık/ nekahat dönemlerimde iyileşmemi beş kat hızlandıracak yemekleri yapan, ilaçlarımı hatırlatan, gecesini gündüzüne katmış olan annem yine bana yardımcı olacak mı, bilmek istedim.


Sürece Ankara'da başlamaya karar vermemin bunu açıklamak kararımda ne kadar etkili olduğunu daha sonra tarttığımda bunun çok büyük bir etken olmadığını fark ettim, İstanbul'da da yapacak olsam söylerdim. Önce babam kendimi kadınlıkla özdeşleştiremediğimi söyledim. Bu aslında alıktıracak cinsinden bir cümleydi; ama babam bunu muhtemelen sadece olduğum gibi olmaya devam edeceğim, evlenmek ve çocuk doğurmak istemeyeceğim şeklinde falan anladı... Dahasını aklına getirecek biri değildir, getirip kendini yormak istemez daha çok. Bu olaydan belki 3-4hafta sonra, Ankara'ya gidip anlatmaya ve süreci başlamaya karar verdiğim tarihten bir hafta kadar önce, annemle telefonda konuşuyorduk. Konu Lambda'ydı, eşcinsellikti sanırım... Annem yine "o insanlar..." dedi, ben yine öyle dememelisin, diye düzelttim ve annem ilk kez "neden, sen de mi?" dedi, daha önce cesaret edememişti ve ben bir gün cesaret ederse yalanlamam demiştim. Evet anne,dedim. "Üstelik ben bedenimde rahat hissetmiyorum"


Bir saat kadar daha konuştuk, aslında niyetim haftaya gelince sizinle konuşmaktı, psikiatri bölümüne başvurucam en iyi ihtimalle parayı kesersin diye düşünmüştüm vs aklımda ne varsa döktüm. Annem korktuklarımın hiçbirini söylemedi, sen benim bi çocuğumsun, senden vazgeçemem seni çok seviyorum, üzülme, beraber çözücez (bundan ikimizin de aynı şeyi anladığını sanmıyordum; ama üzerinde durmadım)... Neler neler! Şoktaydım, bu kadar iyi bir sonuç, üstelik ben neler beklerken... Yine de birkaç gün kutlama yapmadım ve Ankara'ya gitmeyi bekledim... Onlar da sabırsızlıkla bunu bekliyor gibilerdi... Hatta etliye sütlüye karışmayan babam bir gün aradı ve hiç sahip olmadığı, üstünde de eğreti duran bi otoriteyle, yılbaşında bizimle olmanı istiyorum erken gel, falan dedi... Demek ki kutlama yapmamakta haklıydım, olsun gene beklediğimden iyiydi...


Eve gittiğimde ilk birkaç gün hiç konusu açılmadı; erken gel diyen babam, sevgilim olup olmadığına kadar soran annem konuyu açmıyorlar bile... Sonra bir gün konu açıldı, eteklerde fobiler güzeelce döküldü, klasik cümleler (özenti vs) eşliğinde ben anlatmaya çalıştım, onlar bocaladı...


Birkaç gün içinde, kızım dememeleri yönündeki isteğime annem özen göstermeye başladı... Yine komik geri dönüşler yaşıyorduk tabii, ama her şey iyiydi.

Sonrası Hacettepe, onu da yazacağım.

Kim demiş oyunlar çocuklar içindir diye..?

Farklı isimleri olan bu iskambil oyununu hatırlayanınız var mı? Bilmeyenler için anlatayım: Kağıtlar karıştırıldıktan sonra ortaya 4 adet kağıt açılır ve oyunculara da 7şer tane kağıt verilir. Saat yönüne doğru oyun dönmeye başlar.Destedeki kagitlar bitene kadar oynanır. Amaç, ortadaki kağıtların serisinden elinde varsa (papaz-papaz, as-as gibi), istediğin oyuncunun hanesine yollarsin ya da kendi hanende en üstte bulunan seriyi oyunculardan birine geçirebilirsin, eğer elindeki kağıtlarla hiçbir yükleme yapamıyorsan bir kağıdı açılan kağıtların yanına koyarsın... sonra puanlar hesaplanır, yükleme hanesinde en az puan olan oyunu kazanmış olur. Puanlama yöntemleri muhteliftir, bazısı 3e bazısı As'a yüksek puan biçer. Oyunun pis tarafı ya da gaddarca eğlencesi birini kurtarma veya batırma şansınızın olduğunu düşündürmesindendir. Bu küçük "iktidar"la olan övüncünüz yükleme yaptığınız kişinin veya kendisini o kişisinin "kurtarıcı"sı ilan eden bir başka oyuncunun o kağıtları alıp size yüklemesiyle yıkılır onun yerine "kurtarıcı"nın alçakgönüllü gururu ve kurtarılanın rahatlığı yayılmaya başlar. Oyunda sık kullanılan lafların bazıları "düşmanımın düşmanı dostumdur" şiarından laflardır. Yani kininden veya sırf gıcıklığından da "kurtarıcı" olunabilir. Bir de açık lobi uygulaması vardır: Bana yükleme, şuna yükle onun az, o sana yüklemişti, ben sana yüklüyo muyum niye böyle yapıyorsun vs... :)
Oyunla ilgili hatırladığım başka bir şey, tam "heh! işler iyi gibi..." "şu hanedeki puanlardan birazını silebilirim sanırım" diye içten hesaplar yaparken birinin düzeni alt üst etmesi (veya benim bunu başkasına yapmam) meselesi... Hayat gibi... Gerçekten dost kazığı da böyle bir şey değil mi? İsim seçimi süper! Hatırlamaya çalışıyorum bu oyunu son oynadığımda sanırım ortaokula yeni başlamıştım, 6-7 birbirine yakın yaşlarda çocuk, bilmeden hayat talimi yapıyorduk... Oyunda yaşımın ve gruptaki konumumun yardımıyla çok berbat sonuçlar almamıştım ama şimdi keşke öyle avantajlarım olmasaydı da "yükle kerize"nin "keriz"i olma sıramı oyunda savmış olsaydım, diyorum; çünkü insanlara, sözlerine,muhayilelerine "İNAN"maktan yana biri olmanın sıkıntısını çekiyorum. Sanırım 1-2 deste kağıt alıp yüklemece oynamaya, hayat talimi yapmaya yeniden başlamalıyım. Hepimiz özensiz olunca dünya daha güzel olacak çünkü...

Orlando


Kitap seçerken ister istemez arka kapakta size hitap eden bir şey bulmak önemlidir. Ya adı, ya kapak resmi ya da arka kapak yazısıyla vurması önemli olduğu için yeni dönem kitaplarda bu bir pazarlama taktiği olarak öne çıkıyor; ama konumuz bu değil. Dünya Klasikleri'nden biri olarak yayınlanmış bir kitap: Orlando, V. Woolf'tan.



Woolf'un feminist yazındaki payı bilinir. Orlando'ysa bundan önce yazılmış, bir aşk mektubuyla beraber sevgilisi Vita Sackville-West'e adanmıştır, Vita bir erkek ismi değil, demeli miyim? :) Woolf o sırada soyadından da anlaşılabileceği gibi evlidir, demeli miyim? :D Magazine girdik. Kısaca Orlando feminist bir yazı değildir; ama toplumsal cinsiyeti deşeler.


Kısaca özetleyecek olursak; "hayata erkek olarak başlayan Orlando, saray çevreleriyle yakın ilişkiler içindedir, hatta bir ara Kraliçe I. Elizabeth’in gözdesi [aşığı demek istiyor] konumuna yükselir. Olgunluk çağında Kral II. Charles’ın elçisi sıfatıyla İstanbul’a gelir, burada [birden] bir değişim geçirir ve [uyandığında] kadın olur. Özgürlüğü seçerek Bursa dolaylarında çingenelerle birlikte yaşar [farklılıkları gün yüzüne çıkınca kovulmadan gitmeyi tercih eder], yeni kimliğiyle İngiltere’ye döner. Dönemin yazar, şair ve nüktedanları bu alımlı kadının çekiciliğine kapılırlar; ama o, bu entelektüellerin arasında sıkıntıdan patlayacak hale gelir; ondokuzuncu yüzyılın kadınlara biçtiği rolü beğenmediği için hırçın ve aykırı bir kişilik edinir. Dörtyüz yıla yakın yaşamını, kitabın yazıldığı tarih olan 1928’de tamamladığında çağdaş, boyun eğmez, dimdik duran bir kadındır" (alıntı, İletişim Yayınları'nın sitesindendir, parantez [..] içleri bana ait).

Tabii ki "hayata erkek olarak başlayan ve kadın olarak devam eden" birinin kahramanı olduğu kitap trans biri için ilgi çekiciydi. Okudum ben de... Toplumsal cinsiyeti çok güzel hicvetmiş olmakla birlikte -aslında bu hicvi sağlasın diye- kahramanı sihir marifetiyle değiştirmesi (yani onun cinsiyetini) beklediğimi bulamayacağımın ilk göstergesiydi. Orlando'nun buna hoOop diye ayak uydurabilmesi onu takip etti. Sonra birden kadın olmasına rağmen erkek gibi giyindi tam ümitlenmişken doğum yaptı... Kısaca trans bir şey bulamadım ve klasik de olsa ben Orlando'yu sevemedim. Orlando'yu trans yazının dışında kabul etmeye karar verdim (kendine güvene bak!).

-İtiraz etme, sen erkeksin! - Peki

Geçtiğimiz haftasonu birçok otobüs seyahati yapmak zorunda kaldım ve başıma -bilmiyorum başka transerkeklerin de başına gelmiş midir- çok enteresan bir şey tekrar tekrar geldi.

(1)İlk seyahat için açık olmadığım okul arkadaşlarım toplu rezervasyon yaptırıyorlar ve ben gidiyorum rezervasyon adıyla başka bir yazıhaneden gruba ayrılmış koltuklardan birini ama rastgele bi numarayı satın alıyorum nasılsa aramızda ayarlarız diye. Avrupa yakası'ndan biniyorum aldığım 42 numaraya. Yerime oturmuş olan ben yaşlarda bir kadını -gruba dahil olduğunu tahmin etmekle birlikte- 42ye geçebilir miyim, deyip nezaketle yerimden kaldırıyorum o da yandaki ikiliye geçiyor. Biz Esenler otogarda beklemeye ederken uzun saçlı bir başka kadın geliyor yine tahminen benim yaşlarımda, hemen arkasında ağabeyi var, "Aaa! Burası Bay yanıymış, Bayan yanı diye sattılar ben oturmam buraya" diyor. (yiycem mi sanki?! Deli misin?! Kelli felli yurdum ayısı tipli biri olsam hadi neyse derim! ) Hemen ağabey muavini buluyor, durumu açıklıyor. Yaşlıca biri olan muavin bize bakıyor, ekipten olduğunu tahmin ettiğim genç kadın (S diyelim ona artık) biletinin Anadolu yakasındaki arkadaşlarda olduğunu rastgele oturduğunu söylüyor. Benden biletimi istiyor 42yi görüyor, konuşuyoruz, mütemadiyen beyefendi diyor, hiç bozmuyorum. Konuşmaya devam ediyoruz, ben diyorum ki "arkadaşlarla Anadolu'da buluşucaz biz aramızda ayarlarız orda, ben başka koltuğa geçeyim şimdilik" ve geçiyorum; ama konu kapanmıyor. Muavin amca gidip biletleri kontrol ediyor bir başka muavin geliyor,
-"beyefendi biletinize bakabilir miyim?"
Veriyorum bileti tekrar ve anlatıyorum arkadaşlar gelince aramızda ayarlarız şu an ben farklı bir koltuktayım zaten, sorun yok vs. Konu bitmiyor! Ağabeyi 41numarayı AEO(Allah'a emanet ol) ile yolculuyor, iniyor; ama niye böyle oldu diye muavinler perişan! En sonunda yaşlıca olana çıkarıp nüfus cüzdanımı gösteriyorum, anlasın sorunun kaynağını diye... "Biz ayarlarız aramızda diye tekrarlıyorum" hareket ediyoruz. Anadolu yakasında diğer arkadaşlarla buluşunca önce bir posta tanışıyoruz; çünkü sadece birini tanıyorum. Tanışırken önce el sıkışıyorum adda tereddüt ediyorum... Sonra tanıdığım kişinin Nergis dediğini bildiğim için Nergis diyorum ben de mecburen... Sonra hemen durumu olduğu gibi anlatıyorum diyorum ki ben 42yi aldım; ama yanımdaki böyle böyle Bay yanı dedi oturmak istemiyor, ben de bozmadım oraya başkası geçsin isterseniz. "Niye itiraz etmedin... Ne demek oturmam... Seçemez ki..." diye başlıyorlar tabii ya gördü ve oturmak istemedi sonuçta söylenecek bir şey yok dedim. 1dakika önce tanıştığım insanlara illa ben trans'ım dememe gerek yok sonuçta! Hem görüyorlar zaten! Oturuyoruz ben ayaktayım S 41'le oturuyor. S'ye de 41 numara bilet kestikleri anlaşılıyor, meğer tek sorun ben değilmişim :) Başka biri geliyor biletlere bakıyor; ama hep "beyefendi"yim hoşuma gidiyor ses çıkarmıyorum. 48 boş, "Bayan yanı" arkadaşlar oraya geç diyor muavinler "olmaz, ora Bayan yanı" diyor. Arkadaşlar "tamam, o da Bayan" diyor birkaç ağızdan ben de gene ses yok. "Beyfendi ora olmaz" diyor muavin tekrar. Artık canıma yetmiş durumda "abicim ben pembe kimlikliyim uzamasın artık şu konu" diyorum gidiyorum atıyorum kendimi 48'e cevap beklemeden, muavini allak bullak bırakıp. 48'in umrunda değil neyse ki. Sonra bi şekilde arkadaşlar arasında ayarlıyoruz ben okul arkadaşımla oturuyorum yolculuğu tamamlıyoruz, ama yol boyunca pembe kimlikli olduğumu söylememe rağmen "itiraz etme sen erkeksin" dercesine beyefendi diye hitap etmeye devam ediyor muavin.

(2)Ertesi akşam yine yolcuyum, başka bir firmanın yazıhanesi. Fotoğraflı indirim kartımı uzatıyorum, ismi görüyor, bana bakıyor rastgele bir bilet veriyor (34)yanı boş olsun, diyorum; araba boş istediğiniz yere oturursunuz, diyor. Otobüse biniyorum 33te, 40'larında bir kadın... Hiç ses etmeden 2 sıra arkaya oturuyorum. Bilet kontrolünde
-34 yok, diyor muavin ön tarafa,
-burada, diyorum.
-Farklı oturamazsınız, yasak. Lütfen yerinize geçin, diyor.
-Araba bomboş. Neden sıkışayım, diye tersliyorum
-Yerinize geçer misiniz beyefendi, yasak diyor! ama kafası karışmış durumda biraz dönüp kadına bakıyor! beyefendi ve kadın... Niye yan yana vermişler diye düşünüyor belli ki. Ben de tekrar tersleyince dönüp gidiyor. 1.5saatten kısa yol boyunca ben ona o bana tersleşip duruyoruz.

(3) Bu yolculuktan sonraki gece yine yolcuyum. Gündüz saatlerinde bilet almaya gidiyorum. Soruyorum
-Bilet var mı?
-46 var
-En arka mı?
-En arka pencere kenarı, yanı Denizli'ye kadar boş
-İyi madem. Peki benim kullandığım özel bir indirim kartım var normalde a tl'lik bileti b tl'ye alıyorum bu firmadan onu yine kullanabilirim, değil mi?
- Bakayım.
Veriyorum kimliği ve asıl hikaye başlıyor.
-Bu sen misin?
-Evet.
-Hiç sana benzemiyor.
-(Yuh! 1sene bile olmadı onu çektireli) Benim. (Nezaketle gülümsüyorum,niyeyse. Nüfus cüzdanını karşılaştırması için uzatıyorum, çekingence. Suçlu mu hissediyorum ne?!)
-Hiç sana benzemiyor da... diye yeniliyor. Suçlu mu hissediyor ne?!
...
-Ne kadar oluyor bununla bilet? diyorum utangaç soru dolu sessizliğine doğru üfleyip onu uzaklaştırarak
-B lira yine.
- Güzel.
-Kesiyorum bileti, kontrol edin lütfen (abi-delikanlı muhabbeti kesintiye uğruyor.) 7 numaraya kestim.
Anlıyoruz ki 46 Bay yanından 7 Bayan yanına alıyor beni. Oturuyorum, muavin adımı kontrol etme gereği duyuyor biletten. Tanışmak için uzanan yaşça büyük samimi eller "Merhaba delikanlı" diyor. Bir ay önce sesim beni eleveriyorken şimdi o bile biyolojik cinsiyetimi ele vermiyor her nasılsa. Benim bi şikayetim yok, mutlu oluyorum beyefendi, delikanlı diye hitap edilmekten tam tersine ama benim de kafam karışıyor. Elimi uzattığımda İnan derken hep bi an ne diyeceğimi bilemeyip adımı söylemek rahatsız ediyor... Ben insanları şaşırtıyorum, onlar da beni şaşırtıyor :)

EMİN MİSİN?

Farklı cinsel yönelim veya kimlik açıklandığında, çoğunlukla (%99 diyelim...) saçmasapan sorularla karşılaşır açıklayan. "Emin misin?" en popüleri! Ne hissettirdiğini anlatamayız belki; ama bu soruları soranların nasıl/ne kadar salak durumuna düştüklerini aşağıdaki video ile anlatabiliriz.

http://www.rtunnel.com/index.php/1010110A/6367a294992795db49dc7bc096412b813557e5e1e22543608414ccc14ff45ae2420f9fb7aaf2c19915488

Eline sağlık Jhonny. Benzerini Voltrans olarak Türkçe yapacağız.



ps:// Voltrans'ın blog'u: www.vol-trans.blogspot.com