Anneme

Yine Warm Up'ta kendi de anne olan bir arkadaşımla uzunca bir sohbetin bir kısmı aileye, özellikle de anneye dokundu ve bu beni bu konu üzerine tekrar düşünmeye sevk etti. Sonra bugün Facebook'ta karşılaştığım bir cümlecik içimde sessizce süren düşüncelerin seslenmesine vesile oldu ve anneme bunları yazdım:


Ben ilkokuldayken bana aslında hiç öyle bir şeye harcayacak paramız olmadığı bir anda üç tane kart almıştık, hatırlıyor musun? Kütüphanemde asılı kalmıştı yıllarca... Bir tanesini çok seviyordun, Bükre'ye de söylemiştin hatta, çok net hatırlıyorum, o zaman daha ilkokuldaydı. Çok sevdiğin o kartta "Zor günlerimde katkısı olmayanların, iyi günlerimde hissesi yoktur" yazıyordu.


Birçok zor gün yaşadım- yaşadık elbette, paylaştık çoğunu... Ama ilk kez kendim olmak için seçtiğim gerçek bir zorluk varken bu tablonun neresinde durduğunuzu düşünüyor musunuz? Bu zor günlerimde katkınızı sorguladınız mı hiç?

Elbette insan ailesini seçemez, atıp satamaz; bu tarafıyla bu sözün ikinci bölümü çok da gerçekçi değil bizim için; ama artık sevinçlerimi de sizinle paylaşamadığım düşünülürse yine de doğru...

Lütfen artık değiştiremeyeceğin bir şey için dramatik tablolar yaratmayı, yas tutmayı bırak. Ben senin evladınım ve ölmedim. İlişkimizin, diyalogumuzun geleceği için artık bir şeyler yapmamız gerek.

Bu gelişimde de anneme beni üzen şeyleri söyledim... Uyguladıkları sessiz şiddetin beni üzdüğünü kavga etmeksizin anlattım, dikkatini çektim bir nevi yani...  Sonra birlikte vakit geçirmek için fazladan bir gün kalacağımı söyledim. O gün babamın doğumgünü olduğu için pasta aldım. Ve ne oldu biliyor musunuz, annem yarın ben okuldayken yola çıkacaksın göremem muhtemelen, dedi, öptü ve iyi yolculuklar diledi... Ailenizi kazanmak için çaba gösterin, yorabilirler; ama tramvalarını atlattıklarında çabalarınız sonuç verecek, her şey yavaş yavaş yoluna girecektir.

Geçmişsiz..?

Az önce kimlik ismimle olan facebooku açtım, birini tanımakla ismini tanımak arasındaki farkı düşündüm... Kendimi iki ayrı hayat yaşıyor gibi hissettim, üzüldüm... Herkes bilsin istedim bir kez daha, bağırmak istedim! Orada yeni profilimin adresinin aylardır duruyor olması yetmedi, tüm arkadaş listeme mesaj atsam içim soğurdu vallahi : )

Arada kontrol ettiğim o ikinci adresi epeydir unutmuştum, bugün tekrar açmamın da bariz bir nedeni var. 23-24 Nisan'da bir etkinlik için üniversiteden birçok arkadaşımla Ankara'ya geldim. Gündüz etkinliklere gece de yorgunluğunu atmak için dans etmeye gittik, iki gece üst üste yani : ) pek yaptığım şey değil... Her neyse. Cumartesi dans ederken 8 yıl önce bir süre çıktığım, biraz da önemsediğim eski bir erkek arkadaşım kız arkadaşının da orada olduğunu fark ettim... Gergin bir durum... Eski sevgiliyle karşılaşmak, yanında yeni sevgilisinin olması 8 yıl sonra tabii ki çok da önemli bir şey değil : ) ama tanıyıp tanımayacağını, ne hissedeceğini düşünmek epey yorucuydu... Tamam, benim biseksüelliğim şüphe götürmez bi hal almaya başladı, ben biseksüel olduğumu biliyorum da o beni bilmiyor ki, diye düşünmekten kendimi ortama da veremedim. Bir saat sonra belki, telefon çalınca bahçeye çıkan koridora doğru koştuğumda 4karış mesafede yüz yüze kaldık -alo dedim ve aynı hız devam ettim. İkimizin yüzünde de aynı şaşkın ifade vardı sanırım. Başımda arkadaştan arak fötr şapka ve hormonum 8 aylık etkisi de olsa eski sevgilinin tanımayacağı kadar değişmedim, aradan 8 yıl da geçmiş olsa... Tanımamış bile olsa ben onu tanıdım ya... Gidip konuşamadım ya... En azından bir baş selamı ya da... Hiç kimse,yabancı... Olmak istemediğim bir şey olmanın gerginliğini duydum.

Geçmişimdeki insanlar için hiç kimse olmak istemiyorum.
Kimlik ismimle birlikte unutulmak istemiyorum.
Geçmişsiz olmak istemiyorum.

7. Ay Da Biterken

Geçen gittiğim partide yeni tanıştığım Amerikalı-Türk biriyle sohbet ediyorduk; neden içmediğimi sordu, hormon kullandığım için içmememin daha iyi olduğunu söyledim, "ne kadar oldu" dedi, bir düşündüm... 8 aya yaklaştı dedim.

T ve 8 Ay

bu 8 ay nasıl geçti bunu anlatmalıyım bence... yo, 8 değil 11 ay öncesinden anlatmalıyım!

Geçen sene bu zamanlar endokrin sonuçlarımın gelmesini bekliyordum, hemen internetten araştırmaya koyuldum, hangi ilaçlar ne kadardı, ne sıklıkla vuruluyorlardı, ne sıklıkla kan testi yaptırmam gerekirdi, bir diyet yapmalı mıydım???? Binlerce soru... Ulaştığım kaynaklar sigara ve alkolü kesinlikle bırakmamı, yumurta ve yağı azaltmamı, en azından "hafif tempolu koşu" gibi bir tane seçip düzenli spor yapmamı öneriyordu. Sigara zaten içmiyordum, alkol de vazgeçilebilir bir şey diye düşündüm, peki nargile? dayanamadığım bir keyif... Onu da çıkardım gözden! Tereyağ, her yemeğin lezzeti! Azaltacaksın demek ki delikanlı, dedim kendime : ) Yumurta seyreltilebilirdi, ama yediğim ürünlerin ne kadar çoğunun yumurtalı olduğunu fark edince onu da senede birkaç ile sınırlamaya karar verdim. Her birinin nedeni ulaştığım kaynaklarda yazıyordu, kalp-damar hastalıklarına yakalanma riskim artacaktı, bunlar önlemdi. Sigara ve alkol "kontrendike"ydi; ama o zamanlar bunun tam olarak sebebini bilmiyordum, içsem mesela hangi riski almış olacağımı bilmiyordum (buraya sonra döneceğim).

Böylece hormon serüvenimden aylar önce hormonla ilgili önerilerin hepsini dikkate almaya başladım. Sadece sporu, günlük değil hafta da bir olarak yapabilmem mümkündü onun dışında hormon kullanan birçok kişiden daha kurallıydım.

Ağustos başında ilk iğnemi oldum. enjeksiyon yapılan kas birkaç gün ağrıdı ve sıcaktı. Çocukluğu boyunca kas içi enjeksiyon (Penadur) yaptırmış biri olmanın tecrübesiyle enjeksiyondan yarım saat kadar sonra koşuya çıktığım için yine de hafif atlattım. Penadur'un yanında bu neydi ki : )
İki hafta geçtiğinde hiçbir şey olmamıştı, yumurtlama dönemi bile eskisinin aynıydı, biraz hayal kırıklığı yaşamıştım açıkcası," tamam, "ilaç kastan zamanla, yavaşça salınır" diyordu prospektüs ama bu kadar mı yavaş yani! " diye düşünmüştüm. Diğer taraftan tüylerim sanki artıyordu ama, çok kıllı bir adam olmak hayallerimin arasında yoktu! Libidom artmıştı, kaslarım gergindi; ama bunları hormona bağlayabileceğimden emin olamıyordum. Kısacası ilk izlenimlerim pek hoşuma gitmemişti.

Bir ay geçtiğinde, sesimde bariz bir çatlama vardı; 6. haftada net bir şekilde kalınlaşmıştı. Yumurtlama denen illet de etkilemişti(bir daha da olmadı), işler yoluna giriyor, diye düşündüm : ) İkinci iğnenin zamanı da gelmişti, oldum. Ayva tüylerim, çatlak sesim, yağlı- siyah noktalı cildimle ergenliğin en berbat aşamasındaydım...

Beşinci ayda, ayva tüylerimin rengi koyulaşmaya başladı, göğüs tipi kıllanma ve buna bağlı kaşıntılar vardı,neremde tüy çıkacaksa orası sivilceleniyor ve kaşınıyordu. Bacak içlerimdeki varla yok arası tüyler koyulaştığı gibi bacaklarımdaki kıllar da babamı falan sollamıştı. "Yurdum ayıları" gibi yumak yumak kıllı olmak istemediğime emindim. Valla çok canım sıkarsa lazer mazer bakarız bi çaresine, sıkamayacağım buna canımı dedim en sonunda : ) Sesimi kontrol etmekte en çok zorlandığım dönem bu dönemdi, taklit için sesimi inceltmeye çalıştığımda dehşet, rahatsız edici bir ses çıkıyordu veya hiç çıkmıyordu, eskiden güzel ve eğitimli olan sesim hormonun 5. ayında kendi kendime mırıldanacak olsam katlanamayacağım kadar kontrolsüz bir hal almıştı. Ama vücudum kaslanıyordu, kollarım özellikle çok belirginleşmişti, hoşuma gidiyordu; ama tartıda bunun bana kilo olarak döndüğünü gördüm, daha mı iştahlıydım, belki... belki de hareketsiz kalmıştım? Yine bunu hormona bağlayıp bağlayamayacağımdan emin olamıyordum, baba-ağabey-arkadaş birine soramadım; erkeklik deneyiminin bu ilk aşamasının -diğer aşamaların aksine- kadınlık deneyiminden de mahrem bir yanı olduğunu gördüm. Özellikle bir trans olarak buna cesaret etmek çok zordu, çok yakınımda beni destekleyen insanların arasında erkeklerin ne kadar az olduğunu o zaman fark ettim. Bunu ben mi seçmiştim, bu benim erkekliğimle ilgili bir ölçüt olabilir miydi?? Demek istediğim, hormonun yaptığı her dokunuş beni kendimi keşif yolculuğunda yeni bir yere taşıyordu ve o tempodan daha hızlı bir temponun hiçbir organizmaya duyuşsal anlamda iyi gelmeyeceğini o zaman çözdüm... Toplum, insan,aile gibi organizmaların kırılmalardan çok değişimlerle farklılaşırsa psikolojik olarak daha sağlıklı bir uyum sağlama dönemi yaşayacağına inancım arttı.

6. ve 7. ayda yukarıda yazdığım: ses, yağlanma, kıllanma gibi değişimleri kontrol altına almaya veya onlarla uyumlu hale gelmeye çalıştım. Günde veya en geç bir buçuk günde banyo yapmak adetimi günde bir bazen iki olarak değiştirdim, sesimi idareli kullanmaya gayret ettim, ses taklidi yapmamak komedi yaşantımın sonu olmadı : D Bunlara ek olarak birden ve çok yüklenince kas ağrısı çekmeye başladım, omuzlarım ve yüzüm genişledi, hala sadece gölge gibi görünseler de "sakalımsı"larım oldu.... Daha birçok şey.

Ve ilk kez bugün aynaya baktığımda farklı birini gördüm, önceden tam tespit edemediğim birtakım değişikliklerin izini ararken bugün baktığımda eski yüzümün izlerini aradığımı fark ettim... Değişiyorum. Bu beni sanıldığı gibi aşırı mutlu etmiyor, bunu doğal karşılıyorum, sadece ideal benliğime yaklaştığım için, kendime hak ettiği saygıyı-değeri gösterdiğim için aynada gördüğüm yüze gururla bakıyorum

Even "Warm Up" can't warm ME up:)

Geçen gün ben de partideydim: "warm up vol.1" Hormon kullandığım için elimde bir şişe su, dans etmeyi sevmediğim için masada bir köşe ve sohbetle geçti tüm gece... Yine de çok güzel bir geceydi, gece bittiğinde kafam yazıya dökmek isteyeceğim onlarca şeyle doluydu. Nisan ayının blog yazıları muhtemelen o gece suya düşen taşların halkaları olacak. Böyle bakınca zaman zaman çok da kötü müziklerin çaldığı, hayli kalabalık bir parti için ilginç bir dönüt : ) Parti= dans, içki, deşarj olma, koli?? Hayır, benim dünyamda değil : )

Trans erkek görünmezliği// "Bence gey ama belki biseksüeldir"

Trans erkekler o kadar görünmezler ki; lezbiyen görünmezliğine rağmen lezbiyenler bizim yanımızda görünür kalır! O kadar...

Trans erkekler o kadar görünmezler ki; bir LGBT örgütte bile "translar" dendiğinde bu genelde bütün trans kadınları bile değil seks işçisi trans kadınları ifade eder.

Trans erkekler o kadar görünmezler ki; bir LGBT oluşum içinde yer alıyorsanız trans erkek olduğnuza birilerini inandırmanız gerekebilir.

Trans erkekler o kadar görünmezler ki; bir LGBT oluşum içinde yer alıyorsanız sık sık hakkınızda "Bence gey ama belki biseksüeldir" yorumunun yapıldığını duyarsınız.

Trans erkekler o kadar görünmezler ki; aslında iltifat niyetine söylenen "ama hiç anlaşılmıyorsun vallahi, ben ne tatlı gey çocuk diye düşünmüştüm" lafından bile daral gelir.

Trans erkekler o kadar görünmezler ki; bir tıp doktoru bile transseksüel olduğunuzu söylediğinizde "erkekten kadına mı?" diye sorabilir.

Trans erkekler o kadar görünmezler ki.....