Bayram- Ailenin Ailesine Açılamaması

Babaannem artık blogumu okuyanlar için meşhur bi şahış sayılır : ) Bir de anneannem var, uzakta oturuyor, sık göremesem bile her zaman ararım, annemle küs oldukları uzun yıllar boyunca da ara ara giderdim... Gidip anlatma fırsatım olmadığı için ve telefonda açılmayı uygun bulmadığım için 2 yıldır açılamadım gitti onlara! En son 2008 biterken görmüşlerdi beni, yine kısa saçlı, işte bol kazaklı pantalonlu falandım, birkaç yüz kez erkek sanıldım, göğüslerimi de sarmaya yeni başlamıştım galiba; ama dikkatlerini çekmemişti galiba kısa kaldığım için.
Her neyse, orada annemin 3 kardeşiyle aileleri ve anannem yaşıyor ve sadece teyzeme annem söylemiş başkaca bilen de yok. Annem onun akrabaları olduğu için açılmamamı istiyor ben de benim de akrabalarım sen karışamazsın diyorum : ) Anneannemin şekeri yükselir felç inermiş, yengem kansermiş ölürmüş; ilk laflar bunlar hep. Halbuki bin yılda bir kez elbiseyle görünce yadırgamıştır bu insanlar beni hep, "farklı" olduğumun hep farkındalar. Bir de kuzenlerimin sadece biri erkek olduğu o da epeyce sakin bir erkek evlat olduğu için, ha tabii bir de -aramızda birkaç ay olmasından bağımsız olarak çok iyi anlaştığımız- bu kuzenimden de "free" olduğum için "farklı" olduğumun da hep farkındalar; ama şehirde büyümüş olmama mı yoruyorlardır bunu tamamen... Sanmıyorum. Son gittiğimde anneanneme "bu sefer saçların oğlan gibi demedin ya anane?" demiştim, deli deli dikmemişin de ondan deyip gülmüştü : ) Teyzeme de " kaç kez karıştırıldı teyze ne hissettin?" demiştim; "sen benim 23yıllık yeğenimsin, aynı insansın, hiç umursamadım" demişti. Annem her ne dediyse teyzemle aramız biraz farklı ve dünyada en sevdiğim insanlardan biri o olduğu için bu beni çok üzüyor. Onu o kadar severdim ki 4-5yaşındayken bir sefer "teyzee keşke annem benim annem olmasaydı da sen benim annem olsaydın" demiştim, 7. yaş günümde evlendiğinde 5 saat teyzemi eski gibi göremiiceeeeğğmmm" diye ağlamıştım... Konuyu dağıttım yine : )
O karşılaşmamızdan sonraki bayram anneannemi aradığımda evde yoktu ben de erkek kuzenimi aradım, sesim ergen çatlağı, sesimi değiştirmiş bi yabancı gibi yaptım, yemedi tabii numaranın kayıtlı olduğunu unutmuşum : ) şakalaştık, babasına/dayıma verdi. "Nasılsın kızım?" diyen dayıya sesimdeki çatlağı griple açıklayıp geçiştirdim, anneannem sesimi tanıyamadı, benim ben olduğumu anlatabilince "Ani ya ben erkek sesi sandım ya seni" demişti tatlı Ege şivesiyle : ) Sonra ne zaman bi kandil, bi bayram olsa annemle çatıştık. Ben her zaman en azından bir telefon açardım, anneannemde en azından bir telefon beklerdi, açamadım. Her sefer mi gribim ben... Geçen bayram da hastaneye yatttım, aramama bahanem olmuştu... Bu kurban artık aranacak kaçış yok, İstanbul'daydım önce annemi aradım, bayramını kutladım, "telefon açıyorum işte senden başlayayım dedim" dememle aynı mevzu patladı, hemen "arama" dedi, anne, dedim, "sence aramamam onlarda daha mı az tahribata yol açıyor?" Bak, dedim, "sesim gripli yine gribim diyorum bi şey de demiyorum ki..." Cidden de geniz akıntım vardı biraz. "Daha da kötü ya iyice kalın olmuş sesin" dedi, "arama" dedi, bozdu sinirimi. O sinirle hemen anneannemi aradım, sesi kırgın, yalandan el gibi kabul etti tebriği... "Geçen bayram hastanedeydim anneanne arayamadım özür dilerim" deyince yumuşadı azıcık sesi, o da yeni çıkmış hastaneden... Haklı olduğumu anladım, aramamak da üzüyor onları çok, annemin endişeleri kulağıma küpe tamam ama yine de bilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Babannemin tansiyonu mu çıktı? Babamın kuzeni de biliyo sağlığımı mı bozuldu? Tek sağlığı bozulan annem, o da yaklaşımı yüzünden... Açıkcası onların sağlık problemleri üzerinden duygu sömürüsü yapıp beni engellemeye çalışmayı anneme yakıştıramıyorum. Onlara zarar verme kaygısını ben duymuyor olabilir miyim??! Üzülseler benim yakınım olarak üzülmeyecekler mi? Sahip çıksalar yine öyle? Yakınlıksa burada değişmeyen yakınım olarak bilmeye hakları yok mu? Silinip gitsem hayatlarından kim daha mutlu olacak(?) anne?

Kafa Patlatan Saçma Sorular

KPSS, Kamu Personeli Seçme Sınavı veya Kafa Patlatan Saçma Sorular... Bir sınava gireceksiniz, önemsiyorsunuz diyelim, hazırlandınız bir süre sınava sonunda gireceğiniz günden bir önceki güne geldiniz, ne düşünürsünüz?
  1. Kaçta kalkmam gerek?
  2. Yanıma ne almam gerek?
  3. Üstüme ne giysem?
  4. Kahvaltıda ne yesem?
  5. Hangi yoldan gitsem? ...
Transseksüelseniz bunlardan önce düşündüğünüz şeyler olur. Devlet, sizi baştan o sınava giren diğer birçok kişiden daha çok zorlayarak elemeye çalışır:
  1. Girişte kimliğimi göstermem gerekir mi?
  2. Ehliyetim sayılır mı?
  3. Üzerimi kadın polise mi erkek polise mi aratmam gerekir?
  4. Salon başkanı veya görevli kimliğimle olan uyumsuzluk yüzünden beni sınava almamazlık eder mi?
  5. Görevlilerden herhangi biri beni rencide edecek transfobik bir tavır sergiler mi?
  6. Durumu gidip benim mi açıklamam gerekir, onların mı sormasını beklemeliyim?
  7. Açıklamam gerektiği an ne demem gerekir?...
Tam bir varoluşsal kriz! Malum KPSS çalındı, eğitim bilimleri sınavı iptal edildi ve güvenlik işleri MİT'e devredildi. Ehliyet sayılmayacak illa nüfus cüzdanı getirilecek, dendi. O sınava tüm bunları düşünerek gittim, sınav kartımı erkek polise gösterdim, üzerimi arattım içeri girdim sırama oturdum, salon başkanının kapının önünde olduğu bir an yanına gittim: "Sınav sırasında bir karışıklık olmasını istemediğim için söylemek istedim kimliğim, adım ve görüntüm arasında bir uyumsuzluk var; ama isterseniz farklı kimliklerden kontrol edebilirsiniz" dedim sınav kartımı üniversite kimliğimi, iett pasomu, nüfus cüzdanımı verdim; o incelerken (belgisiz) " gördüğüm tedavi yüzünden böyle bir uyumsuzluk" olduğunu belirttim, ne tedavisiymiş neymiş hiiiç açıklamadım. Kimliklerimi geri alıp yerime geçtim, o andan itibaren de bunların üzerimde yarattığı gerginlik an an azaldı. Mesele benim meselem, çözüm yine bende, kendime sahip çıkıyorum!

Queer Tartışmaları

Bir süredir -nispeten- şahsi şeyler yazıyordum ve daha ciddi bir şey yazsam diyordum. Dün trans erkekliği konu alan, KAOS GL Derneği'nde katıldığım bir etkinlikte geçen konuşmalar bunu sağlayacak kıvılcımı sağladı.
Etkinlikte geçen ilgili kısmı aktarmadan önce arka planı vermek lazım sanırım: 2010 yılı feminist camiada bir trans kriziyle geçti. Özellikle 8 Mart Kadınlar Günü etkinlikleri planlanırken ve özellikle İstanbul'da, sadece kadınlara açık olan etkinliklere trans kadın ve trans erkeklerin katılıp katılamayacağı tartışmaların özünü oluşturuyordu. Bir arkadaşımızın bu konuyla ilgili görüşümüzü sorması üzerine önce tartışmaların yaşandığı süreçte olanlar kendi penceremden aktardım: "Bedenimizin bizim algıladığımızdan başka bir de okunan cinsiyeti var. Memenize, sakalınıza göre insanların size nasıl davranacağına karar vermesi durumu... Burdan doğan bir kadınlık deneyimim olduğunu düşünüyorum ben, kadın gibi davranılmak üzerinden; ama kadınlık-erkeklik deneyimine dahip çıkmayan translar da var 'hayır, o bir translık deneyimi' diyen arkadaşlar biliyorum, o yüzden bunlar benim kendi fikirlerim olarak alınsın lütfen. Kadın gibi davranıldığım dönem kadınlarla yaşadığım birçok ortak deneyim var, bu sebeple ben kadınlarla dayanışabileceğimi düşünüyorum; ama nasıl? Örneğin o etkinliklerin programında film gösterimi vardı, ilgimi çekti, gittim. Gece birde bir kadına sokakta nasıl bakarlarsa etkinlik mekanına girdiğim andaki durumum aynen öyleydi, kahveye girmiş kadın gibi tüm gözler üzerime çevrildi, çok rahatsız ediciydi." (Kendilerine ayırdıkları alana yine gelmiş bir erkek olarak hissettirildiğim için, kimliğimi etkinlik sorumlularına açıklamak zorunda kaldığım ve açıklamadığım insanlara da orda olabildiğime göre trans erkek olduğum sonucuna varabildikleri için yani Trans erkekleri afişe eden bir durum olduğu için 3 kere rahatsız edici bir durum.) "Ama mesela "geceleri de istiyoruz sokakları da" sloganıyla yapılan gece- sokak parti-eylem gibi olan etkinliğe gitmedim; çünkü orada 500 kadın olsa ve biz 3-4 trans erkek bile olsak sadece görünürlük hedeflenen bir eylemde biz görünürüz yine, "bu ne etkinliği abi" demeye adamlar bizim yanımıza gelir, bundan eminim. (...) Sözün özü, profeminist bir noktadan yaklaşıyorum; trans erkeklerin özne olarak değil ama destek olarak kadın mücadelesi içinde yer alabileceğini düşünüyorum." dedim. Sonra canım arkadaşım,KAOS GL aktivistlerinden Barış Sulu bir insanı kendi kimliğini tanımlamak zorunda bırakmanın ne kadar kötü olduğundan yola çıkarak Queer tanımının ne kadar önemli olduğunu söyledi.
Ben Queer tanımına çok sıcak bakıyor değilim açıkcası, bu yazıda anlatmak istediğim bu. Nitekim Judith Butler -yine KAOS GL'nin davetlisi olarak Ankara'ya geldiğinde- yaptığı konuşmasında Queer'in, Eşcinsel vb. olmakla ilgili normlar yüzünden nefes almak zorlaştığında ortaya atılmış bir kavram olduğuna dair anlamlı şeyler söylemişti. Ben Queer için erken olduğunu düşünüyorum. Neden? Çok basitçe anlatayım: Bu konuşmaların geçtiği etkinlik "Transerkeklerin Erkeklik Deneyimleri" başlığındaydı, ben buna uygun bir giriş yaptım, diğer trans arkadaşlara sözü pasladım ki soru sormak istediler, izin verdik gelen soru prosedürler, ameliyatlar, kimlik vb ile ilgiliydi... Etkinlik başlığını kenara koyup Transerkeklik konuştuk. Erkeklik deneyimi yoktu, nasıl ötekileştiriliyoruz, LGBT hareketteki yerimiz, geçiş süreci nasıl işler, süreç bitince hayata entegrasyon nasıldır vb.
Biz LGBT hareket içinde dahi birbirimizle ilgili tanımlara/durumlara hakim değiliz, bilgi açlığı içindeyiz. Birbirimizin ötekiliklerini anlayıp neden dayanışmamız gerektiğini bile aramızda konuşmuş, anlamış değiliz. Dolayısıyla tanımların bizi sıkıştırması,sınırlaması aşamasına gelene kadar Queer tanımı bizim için engelleyici bir rahatlık sunuyor diye düşünüyorum. Özgül şartlarımızı dikkate almaktan yanayım. Queer tü kaka demiyorum, önceki süreçleri bitirmeye odaklanan etkinliklerden yanayım.

Doğru söze...

"Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu; ama ben de sizin önünüzde eğilmedim, bu da size dert olsun"...
Seyit Rıza ( 1862 Dersim-1937 Elazığ )