Trompet

Uzun zamandır okumayı ertelediğim bir kitabı sonunda bitirdim. 1989´da ölen ve ancak öldüğünde kadın olduğu ortaya çıkan 1930´ların ünlü trompetçisi Billy Tipton´ın hayat öyküsünden esinlenerek yazılmış bu roman, trans erkek olan ana karakterin ölümünden sonra olanlar üzerine kurulu olduğu için trans erkek kimliğiyle ilgili çok az şey söylese de dili çok güzel, kendini okutuyor. Birkaç farklı karakterin ağzından yazılmış olması bile romancının övgüye değer olduğunun bir işareti. Özellikle trans erkek arkadaşları, sevgilileri olanların kendinden bir şeyler bulacağını düşünüyorum.

"Benzer talepler"


Haberin dili bir felaket; sadece İnsanca Yaşamı Destekleme Derneği gibi AKP'ye, din - diyanete yakın derneklerin yaklaşımıyla ilgili fikir versin diye yazmak istedim.

Bu konuda görüşüne başvurduğumuz ve Diyanet bünyesinde organ nakli, kök hücre gibi konularda çalışmalarda bulunmuş olan ilahiyatçı Profesör Doktor Saim Yeprem ise kadavradan cinsel organ taktırmanın yoruma açık bir durum olduğunu belirtti. Yeprem, "Organ nakli gerektiği zaman yapılan bir şey. Tıbbi gereklilik sözkonusu olmalı. Be nedenle bu Derneğin sorduğu soru yoruma açık bir konu" diye konuştu.

"Habil"ler ile "Kabil"ler


Habil ile Kabil hikâyesini kökeni aslında Sümer Mitolojisi'ne dayanır:
Sümer'lilerin 4 büyük Tanrı'sından, göğün hakimi, Hava Tanrısı, Enlil ''Baba'', her tür ağaç ve bitkiyi filizlendirmeyi ve ülkeye bolluk ve refahı getirmeyi aklına koyar. Bu sırada insan henüz yaratılmamıştır. Enlil, yarı insan yarı tanrı olan iki kişi yaratır. Emeş (Yaz Tanrısı), Enten (Kış Tanrısı). Bu iki ''kardeşe'' özel görevler verilir, bu görevlerin yerine getirilişi ise Sümer Tabletleri'nde şu şekilde geçer:



Enten (Kış Tanrı'sı)dişi koyunlara kuzular, dişi keçilere oğlaklar doğurttu,
İnek ve buzağıyı çoğalttı, kaymağı ve sütü bollaştırdı,
Ovada, yaban keçisi, koyun ve eşeğin yüreğini sevinçle doldurdu,
Gökyüzün kuşlarına - engin yeryüzünde yuva kurdurdu,

Denizin balıklarına - sazlıklara yumurtalarını koydurdu,
Hurmalıkta ve bağda balı ve şarabı bolarttı,
Yetiştikleri her yerde, ağaçlara meyve verdirtti,
Bahçeleri yeşilliklerle kapladı, bitkilerini zenginleştirdi,
Evleklerde tahılı bollaştırdı;
İyi huylu bakire Aşnan (tahıl tanrıçası) gibi gürbüzleşmesini sağladı.

Emeş (Yaz Tanrı'sı) ağaçları ve tarlaları var etti, ahırları ve ağılları genişletti,
Çiftliklerde ürünleri çoğalttı, toprağı donattı ....;
Evlere bol ürün girmesini, ambarlara tepeleme yığılmasını sağladı,
Kentler ve yerleşim birimleri kurdurup ülkede evler inşa ettirdi;
Dağlar boyunca tapınaklar yükseldi.

Görevlerini tamamlayan ''iki kardeş'', babaları Enlil'in yanına Yaşam Evi'ne giderler. Enlil'e ''şükran'' şeklinde armağanlar sunarlar. Yaz Tanrısı Emeş; çeşitli yabanıl ve evcil hayvanlar, kuşlar ve bitkiler götürürken, Kış Tanrısı Enten armağan olarak değerli madenler ve taşlar, ağaçlar ve balıklar seçer. Bazı kaynaklara göre, Enten; Enlil’in kendisine vermiş olduğu görevin altından başarıyla kalkar, hatta kardeşinin işlerine de yardım eder. Hurma ağaçlarını, üzümü, tahılı ıslah eder. Kardeşlerin arasında bir rekabet doğmaya başlayınca Emeş, Enten’in “tanrıların çiftçisi” olma iddiasına meydan okur. Tam Yaşam Evi'nin kapısına geldiklerinde ''kıskanç'' Enten kardeşiyle kavgaya tutuşur. Aralarında büyük bir tartışma başlar. Sonunda Emeş, Enten'e meydan okur.  Enten'in tabletlerde Enlil'e derdini şu şekilde anlattığı görülmüştür:



Enlil baba, bana kanalların sorumluluğunu verdin, bol su getirdim,
Çiftlik üstüne çiftlik koydum, ambarları tepeleme doldurdum,
Evlerdeki tahılı bolarttım,
İyi huylu bakire Aşnan gibi gürbüzleşmelerini sağladım;
Şimdi, ..., tarlalardan bi'haber olan Emeş,
... kolumu ve omzumu itip kakıyor
Kral'ın sarayında...

Habil ile Kabil hikayesinin aksine Emeş ve Enten'in hikayesi Tanrı Enlil, Emeş ile konuşur: “Bütün ülkelere yaşam veren kutsal sular Enten’den sorulur. Tanrıların kutsal çiftçisi olarak, her şeyi o üretir. Emeş, oğlum, kendini kardeşin Enten’le neden bir tutuyorsun?”

Sami mitlerinde gördüğümüz sonucun aksine Sümer’deki anlatıda kavgalarına devam etmezler ve barışırlar. İki kardeş, yeryüzünün yararı ve refahı için akıllıca davranmaya karar verir. 


Emeş, Enten'in önünde diz çöküp, dua etti ona,
Evine bengisu, şarap, bira getirdi,
Yüreği neşelendiren bengisu, şarap ve biradan çatlayınca kadar içtiler,
Emeş, Enten'e altın, gümüş ve lapis armağan etti,
Kardeşlik ve dostluk içinde, neşeyle içki saçtılar...

Bu hikayeyi yazdım; çünkü tam da bugün yaşadıklarımı bu hikayenin bir benzeri olarak görüyorum. Elbette ki Habil ile Kabil gibi bitmeyeceğinden eminim, ne yazık ki Emeş ve Enten'inki gibi de biteceğini sanmıyorum. Halbuki herkesin başka becerileri olmasına ek olarak Trans Hareketi'nin hem yaz hem kış "tanrı"sına ihtiyacı var.

"Türkçe Trans Erkeklik"

Dünyada yalnız olduğunu düşünüyorsun, "senin gibi" insanlarla tanışmak, onlardan bilgi almak istiyorsun. "Ne yapmak gerekiyor?", "Onlar ne yapmış?" bilmek istiyorsun; işte bu kitap bunun için. Editasyon işlerini üstlendiğim bu kitap, kadından erkeğe transseksüellerin kişisel deneyimlerini içeren bu kitap, acemi bir başlangıç, birçok eksiği var belki; ama bir ilk.



İstanbul LGBT, Pembe Hayat vb. derneklerden gelecek haftadan itibaren alabilirsiniz




Çocuk

Çocuklarla aram süperdir benim. Her yaştan ama... Bebekler oranı bazen aşağı çekse de çocuklarla, hatta ergenlerle bile iyi anlaşabilen biriyim : ) Bir sürü arkadaşım şimdiden "arada sana bırakırız dayısı, sen bak biz gezelim" demeye başladılar bile : ) Bunlardan da çıkarılabileceği gibi, evet, çocuk sahibi olmak isterim. Bu yüzden "kız babası" olarak mı "oğlan babası" olarak mı daha başarılı olacağım geyikleri de dönüyor. Genel kanaat bende "tam kız babası tipi" olduğu yönünde, ben ikisinde de süper olacağımı düşünüyorum : )

"Sen ameliyatlarını tamamladın mı ki? Tamamlasan bile nasıl çocuk sahibi olacaksın ki?" diyenleri duyar gibiyim. Tamamlamadım, belki tamamlayamam da; ama çocuk sahibi olmam bununla ilgili değil. Buna hazır hissettiğimde, bu sorumluluğu paylaşabileceğim bir partnerim olduğunda, karşımdaki kişi de isterse çocuk sahibi olurum.

Hayır, doğum yapan trans erkeklerden biri olmayacağım. Hayır, kök hücremden sperm üretilmesi teknolojisini kullanmak konusunda da ısrarcı olmayacağım. Bunlara takılmayı saçma buluyorum. Bir çocuğu sevmem için genlerimi taşıması gerekmiyor. Genlerim mükemmel özellikler barındırmıyor, başka birinin genlerinden daha iyi veya daha kötü değiller. O minik yüzde kendiminkine benzer bir organ görmezsem ne olmuş? Yine de tatlı değil mi?

"Her şerde bir hayır, her hayırda bir şer vardır", "Ying-Yang" vs... Belki de benim genlerimin aktarılmamasının "büyük plan"da bir yeri vardır? Belki iyi bir şeydir? Hastalığım sebebiyle, ben, öyle olduğunu düşünüyorum açıkçası. Benim çocuğum benim genlerimi taşımasın, ben onu yine de sevebilirim.

Hayat dersi

Şu harika videoyu izleyin: http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=Vi6a03YdOf8

Hayata nereden başladığınız önemlidir, bunu kabul ediyorum ve bu adam kadar şanslı olmayabilirsiniz, ben değildim, benim çok şanslı olduğumu düşünecek kadar şanssız olanlar da biliyorum; ama bu video zaten nereden başladığınızdan çok nasıl devam ettirdiğinizin önemli olduğunu anlatıyor.

Teşekkürler Oprah!

Voltrans Film Gösterimleri


Voltrans bu seneye yeniden canlanarak başladı, biri Kadıköy biri Taksim'de olmak üzere iki toplantı, ayda 1 film gösterimi, sözlü tarih çalışması için Voltrans'la ilişkilenen kişilerin videoya alınması verilen kararlar arasında. Ben artık Ankara'da olduğum için ancak dışarıdan destek verebiliyorum; ama burdan haberdar olabilecek kişilere haber ulaştırmak istedim... 
İlk film Funny Kinda Guy: 
Transgender yönetmen Travis Reeves’in 2005'te çektiği ilk uzun metraj belgeseli olan Funny Kinda Guy; İskoç, şarkıcı ve söz yazarı Simon de Voil’in beden geçiş sürecini ilk testosteron iğnesini vuruluşundan itibaren geçen bir buçuk yıl boyunca görmemizi sağlıyor. Simon’un şarkıları eşliğinde geçen film; neşeli olduğu kadar derin ve samimi. Ayrıca film, Melbourne Queer Film Festivali’nde seyircilerden en iyi belgesel ödülünü aldı. Ve bir anlamda galası olacak bu, bu filmin, özel izinle gösterim yapacağız.

Tarih: 7 Nisan Cumartesi
Saat: 14.30
Yer: Lambdaistanbul Kültür Merkezi


Aynı filmleri aynı sırayla Ankara'da da göstermeyi düşünüyorum, var mıdır böyle bir talep, ses verin bakalım? :)