Sosyoloji Semineri'nde yaptığım sunum

Statü grupları meşruiyetlerini; yaygın (doğal, norm-al) olmak, tecrübeli olmak, statükonun bu şekilde olması gibi öğelerden alırlar. Sosyal anlamda iktidar sahibidirler ve bunu devam ettirmeyi amaçlarlar. -İyimser olarak- Sözlü veya sözsüz şiddet, norm, kültür vb. bu iktidarın polis gücüdür. Bu şiddete maruz kalanlar, var olan durumda iktidar olmayan kişilerin tamamıdır. Marj dışı, marj olmayanın tümüdür. Her durumda iktidar ve marj dışı yeniden yazılır.Örneğin, erkekler çoğunlukta olduğu bir grupta kadın neyse annesinin karşısında çocuk da odur.
Ataerki, yani erilliğin dişillik üzerindeki erke sahip olduğu algısı; ilk başta erkeğin kadının üzerindeki tahakkümü olarak açıklanabilirse de, açıklamayı bununla sınırlama erkekliğin ya da erilliğin dişilik atfettiği her şey üzerinde erk sahibi olduğu düşüncesiyle gerçekleştirdiği edimleri nedensizce açıklamasız bırakmak olacaktır. Eşcinsel, travesti ve transseksüel cinayetleri de buna dâhildir. Az önce verdiğimiz örnekteki gibi bu örnekte de iktidar olmayan herkes şiddete maruz kalan; diğerleri de, potansiyel şiddet uygulayıcısı olacağından; kadınların da “erkekleşerek” homofobik, transfobik eğilimler sergilemeleri şaşırtıcı olmamalıdır. Aynı “erkekleşme” evlilikle ilgili alanlarda da söz konusudur. Cinsler arasında da olmakla birlikte, kadınlardan kadınlara, erkeklerden erkeklere yani cinsler içinde bu baskı mekanizmalarının yürütülmesi dikkat çekicidir. Neden evlilik önemlidir? Çünkü evlilik, toplumun –dolayısıyla statükonun- yeniden üretilmesinin anahtarı olan doğum olgusunun meşruiyetinin gereğidir. Çocuk, topluma dair bilgiyi öğrenebileceği iki (sorumlu) yönlendiricinin ismiyle nüfusa kaydedilir. İlk adıyla Homofil Hareket veya daha sonraki adıyla Eşcinsel Özgürlük Hareketi veya güncel adıyla EBTTI (Eşcinsel, Biseksüel, Travesti, Transseksüel, İntersex) Hareket –biz kısaca Gökkuşağı hareketi diyelim- de, Feminist Hareket gibi, muhtemelen en çok “topluma kastetmek”le suçlanmıştır, öğrencilerin anarşist olmakla/devlete kastetmekle suçlanması gibi…
Toplu olarak karşı kültür olarak nitelenmekle ve aynı düşünceden doğup aynı kişilerden dayak yiyerek büyümekle organik bir bağ ile birbirine bağlanan bu hareketlerin de, başta, kendi içlerinde ataerkiyi bir müddet devam ettirdiği gözlenmiştir. Hareketin henüz düşünsel yatağını ve jargonunu bulamayacak kadar erken dönemlerinde Yeni Solcu erkeklerin Yeni Solcu kadınlara ve Yeni Solcu eşcinsellere yaklaşımı veya eşcinsel erkeklerin eşcinsel kadınlara yaklaşımı buna örnek olabilir. Günümüzde bu sorun Gökkuşağı Hareketi’ne dâhil olan insanlarca aşılmış durumdadır. Hareketin her kanalı, her bir cinsel yönelim ve cinsel kimlik için eş ölçüde görünürlüğün sağlanmasını esas almaktadır.
Genç kuşaklar, kadınlar ve azınlıklarda görülen farklı derecelerdeki “kolektif kaygılardan bireysel kaygılara çekilme” bu harekette görülmemektedir; çünkü ‘68in evrenselliğinden en az pay alan karşı kültür sahiplenicisi Gökkuşağı Hareketi olmuştur. Bugün istedikleri “siyahi bir iktidar”a sahip olan Black Power, yıkmaya çalıştığı iktidarın bugünkü sahiplenicilerinden olmuş o zamanki öğrenci grupları, birçok hak elde etmiş olan işçi hareketi bu süreçten en verimli ve en evrensel yararı elde eden gruplar olmuşlardır, onları takiben kadınlar daha az evrensel olmakla birlikte ‘68’in “imalatçı”sı olan Batı’da elle tutulur bir konuma ulaşmışlardır, onları da birçok ülkede kazandığı haklarla Gökkuşağı Hareketi takip etmektedir. Bireysel alanlarındaki daralmışlığın giderilmesiyle kolektif alanlardan bu alanlara dönebilmişlerdir (Tek başına bunu sebep göstermek haksızlık olacak, bunun bir başka sebebi de Joseph Schumpeter’in belirttiği gibi, rekabetçi sistemin halkın çoğunun (hepsinin değil) bütün enerjisini tüm ekonomik düzeylerde soğurmasıdır). Ne var ki Karşı Kültür’de; dezavantajlı konumdaki sosyal statü gruplarının; toplumsal cinsiyet ve cinsiyet, kuşak tahakkümü, etnik kimlik ve ırk, bedensel engellerin toplum hayatına katılmayı engellemesi gibi alanlardaki talepleri daha fazla özgürlüğe veya imkâna sahip olmak değil, tüm bu ilişkiler bakımından üstünlük/ zayıflık varsayımlarının toplumsal bilinçten silinmesi olduğu için bu taleplerin karşılanmış olmasından bahsedilemez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

lütfen başlıkla ilgili yorum yazın, bana ulaşmak için transsicko@hotmail.com adresini kullanabilirsiniz