İsimlerimin hikayesi

Benim kimlikte yazan ismimin çok ilginç bir hikayesi var: Annemin çok osmanlı (sert, kuralcı, otoriter) bir babaannesi varmış. Bahçesinde portakallar, mandalinalar, çiçekler yetişirmiş; o zamanlar çocuk olan annemi ve kardeşlerini çağırır toplatır; ama "ben onları satacağım" der hiçbirinden vermezmiş, annemin aklı hep çiçeklerde kalırmış, hatta bazen dedemden para alıp çiçekleri parasıyla aldığı olurmuş... Neyse gel zaman git zaman hamile kalmış... Bir yaz günü doğum için hastane odasında yatarken o çiçeklerden -mevsimi de olmamasına rağmen-özellikle bir tanesinin  kokusunu duyup duruyormuş. "O kadar yoğundu ki babana sordum aldı mı diye, boş vazoları kokluyordum. " der hep anlatırken... Velhasıl ismimi annem seçmiş. Babam da babaannemin adını ekletivermiş başa! Sınavlarda doldurulan kutucukların bu uzun iki isme yetmediği durumlar hariç, ben dahil herkes yıllarca annemin koyduğu ismi kullanmıştır... Ama ben hayal meyal hatırlıyorum ilkokuldayken adımı hiç sevmediğimi... Neden benim de ismim Ayşe, Fatma, Zeynep değil ki, diye hayıflanırdım kendi kendime, farklılığımın oradan geldiğini sanarak... Sanki sıradan bir ismim olsa ben de olağan biri olacakmışım gibi... Sonra sonra, belki dördüncü sınıfta falan barışabilmiştim ismimle, ortaokulda üç tane Merve, iki tane Sedef olan sınıfları görünce bunun aslında iyi bir şey olduğuna ikna olmuştum iyice, ilk o zaman ismimle ilgili bir şeyler öğrenmek istedim. O zamana kadar çiçeğini görsem tanımazdım, dürüstçe söylemek lazım : ) Halbuki her zaman kendime dönük ve meraklı biri olmuşumdur... Bu yüzden, ismimle,anlamıyla bu kadar ilgilenmemiş olmam ancak cinsel kimliğimi sorgulamaya başladığımda anlamlandırılabilir oldu. Neyse... İsmimi araştırdığımda bu çiçekle ilgili bir Yunan miti olduğunu öğrendim. Açıp okuduğumda, annemin, boncuk gözlü sivri burunlu ( aynı ben!) güzel mi güzel bir erkeğin ölümünün anısına bir nehir kıyısında yetişen nazik bir çiçeğin adını koyduğunu öğrendim. Hikayenin kaynağı, kahramanı, özü bir erkekti; ama dişilere atfedilen bir nitelikte görünüyordu tüm dünyaya. Tam da o dönemdeki hikayemin sofistike karşılığı gibiydi bu. Bu hikayeye nasıl tutunduğumu hatırlıyorum, herkese anlatmak isterdim. Ancak o zaman sevdim adımı, annemin durduk yere o kokuyu duymasının benim varoluşumla ilgili açıklanamaz bir bağı olduğuna inanarak sevdim. 
Daha sonra geçişe karar verdiğimde bu örtük bağ bana yetmemeye başladı. İçimdeki dışımdan görünenle bir olsun istediğim zamanlardı. Ailemle aram bu isim koyma konusunu üstlenmek istemeyecekleri kadar bozuktu. Bundan 3- 3.5 yıl öncesinden bahsediyorum : ) Neyse... İki ismin yerine iki isim koymalı diye düşündüm, diğeri gibi melodisi olmalı, bir babamın bir annemin tercihi olmalı... Babamla ilgili kısım kolaydı, hep Berk diye bir erkek kardeşim olmasını istemişti, annemse o ara bunu yapamayacak kadar duygusaldı. Bir liste çıkardım, yeni doğacak bir bebeğe isim seçer gibi, annemin seçimi olabilecek bir isim aradım önce, belki gönlünü almak umuduyla... Ege'yi tam ve sadece bu sebepten denedim bir-iki gün, durmadı üstümde. Beni anlatan ismi aramak o zaman aklıma geldi. Aynaya baktım, "İnan" dedim, "merhaba ben İnan"... 
Doğumumdan yıllarca öncede başlayan bu isim hikayesiyse sadece geçmişimle bütünleşik kalmama yardımcı olan bir hikaye olarak kaldı. 

4 yorum:

  1. Harika olmuş. Üzerinde biraz çalışsan, formatla filan oynasan ne güzel kısa film olur (meltem)

    YanıtlaSil
  2. benim aklımda başka bir format var, sürprizlerimi bekleyiniz:)

    YanıtlaSil
  3. sen anlatınca merak edip ben de o miti okudum cidden çok güzelmiş:) blogunu da çok güzel yazmışsın deminden beri bayağı bir gönderini okudum eline, emeğine, yüreğine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler :)
      artık iki blogum var transsicko.blogspot.com a göz atılmasını tavsiye ederim, müthiş ilgi görüyor, yaklaşık 3 ayda 150bin tıklandı

      Sil

lütfen başlıkla ilgili yorum yazın, bana ulaşmak için transsicko@hotmail.com adresini kullanabilirsiniz